KIRSAL VE KENTSEL ALANLARIN PLANLANMASI VE MİMARLIK

VAKİT DOLMAK ÜZERE

Her tarafta alarm zilleri çalıyor. Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından yayınlanan raporlar, küresel iklim değişikliğinde insanın sorumluluğunu kabul etmektedir. 15,000’den fazla bilim insanı “başarısızlığa mahkûm bir yoldan dönebilmemiz için pek yakında artık çok geç olacaktır, çünkü vakit dolmak üzere” diyor. Yıllık sera gazı emisyonlarının 52 milyar ton’da çakılıp kalmış olmasından dolayı BM çok rahatsız, çünkü küresel ısınma artışının 2°C’nin altına düşürülebilmesi ve bu sayede rahat bir geleceğe kavuşmak için bu emisyonların en fazla 36 milyar ton’la (hatta 24 milyar ton’la) sınırlandırılması gerekiyor. 2017’deki BM İklim Değişikliği Konferansı (COP 23) bir çaresizlik duygusu sergiledi. 2016’daki COP 21’de verilen taahhütler, 3 ilâ 3,5 °C’lik bir artışa yol açacak. Fakat yine de iyimser olalım, hâlâ vakit var.

TEHDİTLER BİRİKİYOR

Sera gazı emisyonlarından kaynaklanan iklim değişikliğine ilave olarak, diğer bazı tehditler de birikiyor: Biyolojik çeşitliliğin yükselen bir ivme ile azalması;  yenilenemeyen kaynakların hızla tükenmesi; artan hava, toprak ve deniz kirliliği; küresel denetimsizliğin ve servet dağılımının bir sonucu olarak gelişen eşitsizlik…  Yalnızca enerjinin kontrolu da artık yeterli olmayacak.

SÖZLER VE EYLEMLER

Uluslarımızın siyasal tercihleri, neyin topun ağzında olduğunu belirleme konusunda yeterli midir? Birbirini izleyen bir sürü hükümetler, artık ertelemelere son vermek için kararlı olacaklarını ilân ediyorlar. Ama, elektrik üretiminde nükleer enerji payının düşürülmesi hedefi hep belirsiz bir tarihe erteleniyor. Bu ise, yenilenebilir enerjinin yükselişini yıllarca engellemiş oluyor. 2008 krizinden beri çevresel hedefler artık birinci öncelik olmaktan çıktı. Ama bu yüzyılın başında öyleydi. Taahhütlerin azaltma yönünde revize edilmesi, yetersiz olduğu besbelli olan bütçe önlemlerinin ilan edilmesi ve enerji-verimli bina yenilemelerinin yok denecek kadar az olması, bunu doğrulamaktadır ve üzücüdür.

KÖHNEMİŞ BİR “GELİŞME” tarzı

Geleceği görmeyi neden reddediyoruz? Önünü göremeyen bir “gelişme” hedefinin içinde sonuna kadar hapsolacak mıyız? Bir taraftan küresel çevre krizinin artışı ve diğer taraftan kaynakların tükenişini dikkate almadan meta üretiminin doludizgin artışı nasıl teşvik edilebilir? Doğaya karşı borcumuzun ve gitgide büyüyen eşitsizliklerin gölgesinde parasal zenginlikten nasıl mutlu olabiliriz?  Tükenen dayanışma duygusu ve tıkanan cömertliği dikkate almadan bencil rekabete nasıl taraftar olabiliriz? Bu çağdışı “gelişme” tarzı beraberinde ekolojik ve toplumsal çöküşü getirmektedir.

İYİ HABERLER

Ancak dünya değişiyor ve gezegenin her yanına dağılmış yeni olasılık tohumları boy vermeye başlıyor. İnsan ve doğadan oluşan bir tarım şekli yavaş yavaş marjinal olmaktan çıkıyor, yerel dağıtım ağları geliştiriliyor. Pazar sektörleri ve kendilerini işbirlikçi ilan edenler dışında, ortaklaşmacı, toplumsal ve dayanışmacı bir ekonomi kuruluyor. İnsanların zihinlerinde, ortak kullanım, mülkiyetin üzerinde bir önceliğe kavuşuyor, özelleştirmenin yerini bir havuzda toplanma alıyor, savurganlığın yerini ölçülülük alıyor. Yeni bir dünya doğmaya başlıyor.

İNŞAATÇILARIN TEMEL ROLÜ

İnşaat ve planlama uzmanları sorumluluklarından kaçamazlar. Onların faaliyet alanları, inşaatlar nedeniyle sera gazlarının %40’tan fazlasına yol açıyor ve eski binaların rehabilitasyonu yerine yeni inşaatlara öncelik veren şehir planlama tercihleri nedeniyle ortaya çıkan nakliye ihtiyaçlarından dolayı daha da fazlasına yol açılıyor.  Bu tür tercihler, her on yılda bir Fransa’nınki kadar (yaklaşık 5,700 km2) tarımsal alanın yok olmasını getiriyor. Kollektif ve bireysel taahhütler hayati önem taşıyor.   

ENERJİDE TUTUMLULUK

İnşaat dünyası da değişiyor. Bölgesel ölçekte, yenilenebilir enerji üretimi için katılımcı projeler ortaya çıkıyor. Binalar ölçeğinde, mekanik havalandırma, klima ve hatta ısıtma olmadan sağlıklı ve yaşanması keyifli yapılar tasarlayabiliyoruz. Doğal havalandırma, pasif soğutma, serbest ısının geri kazanımı ve ısıl atalet ve biyoklimatik tasarım sayesinde, enerji tüketimi minimuma indirilirken daha fazla konfor sağlanıyor. Nasıl yapıldığını biliyoruz ve artık ilave bir maliyeti yok. Neden bu uygulamaları teşvik etmiyelim?

MALZEMEDE TUTUMLULUK

Kaynakları israf eden malzemeleri kullanmadan nasıl yapılacağını biliyoruz. Uzun süredir müstakil evlerle sınırlı olan ahşap yapı, şu anda büyük kamu tesisleri ve 20 kattan fazla toplu konutlar için uygulanmaktadır. Yakın zamana kadar marjinal olan biyolojik kaynaklı yalıtım malzemeleri şu anda pazarın neredeyse% 10’unu ve her yıl% 10 daha fazlasını oluşturuyor. Toprak, yeryüzü, bizim mirasımız, yirminci yüzyılın içine daldığı acılı arınma sürecinden çıkıyor. Tüm bu ilerlemeler, sektörün ve ulusal ölçekte yerel bilgi birikiminin gelişimini pekiştiriyor.

TEKNOLOJİDE TUTUMLULUK

Enerji, hammadde, bakım ve onarımdaki tutumluluk, düşük teknolojili yaklaşımları gerektirir. Bu, teknolojinin yokluğu anlamına gelmez; onarımı, geri dönüşümü ve yeniden kullanımı kolay uygulamalarla birlikte ilgili, uygun, kirletmeyen veya savurgan olmayan tekniklerin kullanılması anlamına gelir. Tasarımda olduğu gibi gerçekleştirmede de tutumluluk demek, yenilik, icat ve kolektif zeka demektir. Tutumluluk, teknolojik bina vizyonunun hegemonyasını reddeder ve bina sakinlerinin katılımını teşvik eder. Akıllı olan bina değil, sakinleridir.

ARAZIDE TUTUMLULUK

İster kentsel ister kırsal alanlarda olsun, tutumlu bina kendi bağlamıyla ilgilenir. Kültürleri, yerleri tanır ve ilhamını bunlardan alır. Araziyi ve yerel kaynakları düşünceli bir şekilde kullanır. Havaya, toprağa, suya, biyolojik çeşitliliğe vb. saygı duyar. Bölgesine karşı cömert ve sakinlerine karşı özenlidir. Programı ve yapısal seçimleriyle, ekolojik ayak izini azaltan her şeyi ve yaşamayı adil ve keyifli kılan her şeyi destekler.

BİNALARDA TUTUMLULUK

Ekolojik geçiş ve iklim değişikliğiyle mücadele, yenilenemeyen kaynakların ihtiyatlı kullanımına ve yaşanılası daha iyi bir gezegenin yaratılması için biyolojik ve kültürel çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunur. Şehir planlamasının sürdürülmesi ve dünün mimari teknikleri ve çözümlerinde olduğu gibi, mevcut yaşama, çalışma, yemek yeme ve seyahat biçimleri, bizim kuşakların başına gelen görevle uyumlu değil: küresel kargaşayı ve rahatsızlığı kontrol altına almak ve sonra ortadan kaldırmak. Tutumlu bina ve tutumlu bölge – kentsel ve kırsal – seçtiğimiz cevaplardır. Bunları derslerimizde, müdahalelerimizde ve yayınlarımızda paylaşıyoruz. Mutlu ve çevreye duyarlı bir toplumun kurulmasına eşlik etmek üzere çalışmalarımızda bunların uygulamalarını yapıyoruz

19 Ocak 2018

Alain Bornarel (mühendis)
Dominique Gauzin-Müller (mimar)
Philippe Madec (mimar ve şehir planlamacı)

Manifesto imzalayin :

lequipe 5
Philippe Madec, Dominique Gauzin-Müller, Alain Bornarel